CHP grubu devrim yasalarını görüşüyor (III)

 
CHP grubu devrim yasalarını görüşüyor (III) CHP grubu devrim yasalarını görüşüyor (III)

“Hilafet, hilafet” diye çökmüş gitmişiz. İmam-ı Azam, imam-ı Şafi gibi büyük âlimlere imam denmesi bundandır. İcma-i ümmet ile kastettiği İslam bilginlerinin bir konu üzerinde içtihat yoluyla verdikleri hükümde birleşmeleridir. Halk anlamamış, bilmemiş ise kabahat onlarda değil anlatmayanlardadır. Hatta bir bilim dalına özgü mesleklerde öncü olan en büyük âlimlere de ‘imam’ denir. Bu kelimelerde kutsal bir anlam yoktur. Hilafet, sözlükte ‘halef olmak’ demektir. Dilerse halifenin yönetimine kimi kayıtlar koyar, bu şartlı hükümettir yani meşruti yönetimdir. Anlatalım, bildirelim, görevimizdir. İnançla ilgisi yoktur. Sonra, bir yıl önce Hoca Şükrü’nün yazdığı, “Halife TBMM’nin üstündedir” iddiasında bulunan broşüre karşı kaleme aldığı “Hilafet ve Hâkimiyet-i Milliye” kitabını hatırlatır. Açıklama en çok Yahya Galip Bey’i mutlu eder, “Şu azamete bak, hay Allah razı senden olsun!” diyerek açıklamayı alkışlar. Hilafetten maksat adalet dağıtmak konusudur. Türk milletini temsil eden tek yüce makam TBMM’dir. Nerede halifedir? Adalet dağıtmakta, hak olmayanı yasaklamakta halifedir. Kimin halefidir, Allah’ın halefidir. Üçüncüsü egemen olan Türk milletinin kendi üzerinde, -bu ister cumhurbaşkanı ister halife unvanıyla anılsın- bir kişi veya kurum kabul etmeyeceğidir. SESLERİ KESİLİRİşte bu vurgulardır ki Mustafa Kemal Paşa’ya duyulan saygı ve sevgiyi araç yapıp onu halife seçtirerek hilafet kurumunu yaşatmaya çabalayanların sesini keser. Özetle şöyle der: “Millet dilerse halifeyi seçer ve onun yönetim anlayışına kayıt getirmez. ” Sözleri aslında bilgisizlikten kaynaklanan kimi savunuları bertaraf etmeye dönüktür. Halifeye de ‘imamü-ı Müslimin’ (Müslümanların imamı) denir. İslam’da vekâlet konusundaki açıklamaları da çarpıcıdır. Fakat bunlar Hz. “Ayet yoktur” sözü grupta dalgalanma yaratır. Şu açıklaması çok anlamlıdır: “Şimdi bu iki kelimenin yani halife ve imam tabirlerinin anlamlarını açıklayayım. Yeri gelmişken bugün bile kamuoyunda yer bulan bir iddiaya daha grup toplantısında son noktanın konulduğunu vurgulamak isterim. Kuranıkerim de bunun uygunluğuna işaret ediyor…”Tam bu sırada Yahya Galip Bey’in yüzünde mesut ve gurur dolu bir gülümseme belirmiş olsa gerek. “Allah sizi milletimizle beraber payidar etsin!” diyor. Peygamber hakkında veya sonra gelecek olan halifeler hakkında değildir. Seyit Bey bu itirazı kabul etmez, şu cümle ile açıklar: “Hadisten maksat sahih, aslına uygun hadistir. Yani haleftir. İlki Milli Mücadelenin başından beri dillendirilen egemenliğin Türk milletinde olduğudur. Bu anlayış İslama da aykırı değildir. Biz bunların arkasından boynu bükük yetim gibi bakıp bakıp da ‘Göçtü kervan kaldık dağlar başında’ mı diyelim?”Seyit Bey’in konuşması pek çok gerçeğin vurgusudur. O, gruba uzmanı olduğu dinsel yönü ile ilgili açıklama yapar. Kastettiği hilafetin kaldırılmasıdır. Bütün medeniyet âlemi almış yürümüş, gelişme yolunda dev adımlarla gidiyor. Konuşması uzundur ama girişte kurduğu cümle aslında özettir: “Hilafet meselesi dinsel olmaktan çok dünyasal bir konudur. İstanbul’u Türklerin elinde bırakan etken tek başına Türk milletinin kıyamı ve kazandığı zaferdir. Çünkü bugün kitaplarda mevcut olan, lisanlarda deveran eden hadislerin bir kısmı yalandır… Sonradan uydurulmuştur. Neden? Çünkü onların Seyit Bey’in haklılığını bilecek kadar kültür seviyeleri yüksektir. . İkincisi, Cumhuriyetin, bu egemenlik anlayışını perçinlemiş olmasıdır. ",Hilafetin kaldırılmasına yönelik itirazlar, yaşamın gerçekleriyle karşılaşınca sessizleşir. İtirazcıların tavrını Erzurum milletvekili Ziyaeddin Efendi dillendirir, “Hadis-i şerif, icma-i ümmet vardır” der. İmam tabirine gelince: İmam, önder ve kendisine uyulan, önde giden demektir. Bundan sonra olsun anlatalım, uyaralım, aydınlatalım ve bu zavallı memleketi artık yürütelim. Memleket yoksulluk içinde kalmış. ”Hilafet çığırtkanlığı yapanlara duyurulur!Kaynakça Halk Partisi grup tartışmaları için bkz. Bu mu hilafetin güzellikleri efendiler? Artık yürüyelim, dirilelim. Çünkü onlar bu kurumun işlevsizliğini yaşayarak deneyimlemiştir. Şu halde Hazreti Davut Aleyhisselam halifedir. 403-439. Millete ait hukuk ve kamu işlerindedir. ",. Kuranıkerim’de de Türkiye’deki gibi bir İslam hilafeti hakkında her hangi bir ayet yoktur. Seyit Bey, Osmanlı ve İslam tarihinden örnekler de verir, İslam dünyasının Osmanlı hilafetini tanımama ve Osmanlı padişahlarını halife olarak görmeme eğilimlerini halife yanlılarının yüzüne adeta çarpar. Halk Partisi grubunda 2 Mart 1924 günü kürsüye gelen Adalet Bakanı Seyit Bey’in ilk sözü, “Yapılmak istenen, en büyük inkılaptır” olur. Yücel Demirel-Osman Zeki Konur (Hazırlayan), CHP Grup Toplantısı Tutanakları (1923-1924), Bilgi Üniversitesi Yay, İstanbul, 2002, s. ’ O halde buna kim ne der? Kimse bir şey diyemez. Bunun içindir ki mahalle imamlarına da, cami imamlarına da imam denir. Bu nedenle 3 Mart 1924 günü yapılacak olan Meclis tartışmalarında sesleri gür çıkmayacaktır. Harap olmuşuz. O zaman da cumhuriyet olur. Hilafetin, dini ve siyasi mahiyeti tüm yönleriyle bilinmelidir. Nedir o? İngiltere’nin İstanbul’u hilafet merkezi olduğu için Türklere bıraktığı safsatası… Bakın İsmet Paşa özetle nasıl yanıt veriyor. Zira hak milletindir. “Bu görüş, Lloyd George görüşüdür ve Sevr Antlaşması’ndan önce mütareke ile işgallerin başlamasının ardından, vatan her taraftan istilaya uğradığı zaman ortaya sürülmüştür. Seyit Bey, gülüşmeler, “Bravo” sesleri arasında noktayı koyar:“Efendiler! Halk bu haklarını anlamazmış, bilmezmiş. Grup sıralarından gelen “Yaşa, hocam yaşa”, “Söyle, lezzetle dinliyoruz” sesleri aslında Aydınlanmanın getirdiği takdir olur. Yapacağı açıklamaların konuyla ilgili yıllarca yaptığı birikimin sonuçları olduğunu vurgular. Bu görüş Sevr Antlaşması’nda yer bulmuştur. Esastan ve şekilden batıl olan bu usule karşı millet, duygularını, kanaatini ve harekâtını ortaya koymuştur. ”HALİFE VE İMAMSeyit Bey der ki “Kuranıkerim’de ‘halife’ ve ‘imam’ tabirleri vardır. ”Adalet bakanı peygamberlerden ve yönetim anlayışlarından uzun uzun örnekler verir. Millet hiçbir kişiye vekâlet vermez yani bir halife, bir imam seçmezse hilafet yok demektir. Buna engel var mıdır? Millet ‘kendi işimi ben yapacağım, neden başkası zorla yaptırsın’ derse neden dince uygun olmasın? Millet diyor ki, ‘Vekile ihtiyacım yoktur, milletler için en yararlı hükümet şekli demek olan cumhuriyet ile kendi işimi kendim göreceğim. Burada mutlak yönetim vardır. Seyit Bey’e göre hilafetin kaldırılması gibi bir konuda atılacak adım bilinçli olmalıdır. Özellikle cumhurbaşkanına halife unvanı vererek hilafet makamını kurtarma çabası içinde olanlara uyarıcı niteliktedir. Ne malımız, ne canımız, ne mülkümüz kalmış. Halife de ‘halef’ demektir.

CHP grubu devrim yasalarını görüşüyor (III)

Seyit Bey bu itirazı kabul etmez, şu cümle ile açıklar: “Hadisten maksat sahih, aslına uygun hadistir. Hilafetin, dini ve siyasi mahiyeti tüm yönleriyle bilinmelidir. Bütün medeniyet âlemi almış yürümüş, gelişme yolunda dev adımlarla gidiyor. Yeri gelmişken bugün bile kamuoyunda yer bulan bir iddiaya daha grup toplantısında son noktanın konulduğunu vurgulamak isterim. Çünkü onlar bu kurumun işlevsizliğini yaşayarak deneyimlemiştir. 403-439. ",Hilafetin kaldırılmasına yönelik itirazlar, yaşamın gerçekleriyle karşılaşınca sessizleşir. Açıklama en çok Yahya Galip Bey’i mutlu eder, “Şu azamete bak, hay Allah razı senden olsun!” diyerek açıklamayı alkışlar. Hilafet, sözlükte ‘halef olmak’ demektir. Biz bunların arkasından boynu bükük yetim gibi bakıp bakıp da ‘Göçtü kervan kaldık dağlar başında’ mı diyelim?”Seyit Bey’in konuşması pek çok gerçeğin vurgusudur. İcma-i ümmet ile kastettiği İslam bilginlerinin bir konu üzerinde içtihat yoluyla verdikleri hükümde birleşmeleridir. “Ayet yoktur” sözü grupta dalgalanma yaratır. ” Sözleri aslında bilgisizlikten kaynaklanan kimi savunuları bertaraf etmeye dönüktür. Esastan ve şekilden batıl olan bu usule karşı millet, duygularını, kanaatini ve harekâtını ortaya koymuştur. Burada mutlak yönetim vardır. Bundan sonra olsun anlatalım, uyaralım, aydınlatalım ve bu zavallı memleketi artık yürütelim. Neden? Çünkü onların Seyit Bey’in haklılığını bilecek kadar kültür seviyeleri yüksektir. İkincisi, Cumhuriyetin, bu egemenlik anlayışını perçinlemiş olmasıdır. İlki Milli Mücadelenin başından beri dillendirilen egemenliğin Türk milletinde olduğudur. Harap olmuşuz. İslam’da vekâlet konusundaki açıklamaları da çarpıcıdır. Bu nedenle 3 Mart 1924 günü yapılacak olan Meclis tartışmalarında sesleri gür çıkmayacaktır. Buna engel var mıdır? Millet ‘kendi işimi ben yapacağım, neden başkası zorla yaptırsın’ derse neden dince uygun olmasın? Millet diyor ki, ‘Vekile ihtiyacım yoktur, milletler için en yararlı hükümet şekli demek olan cumhuriyet ile kendi işimi kendim göreceğim. Anlatalım, bildirelim, görevimizdir. Çünkü bugün kitaplarda mevcut olan, lisanlarda deveran eden hadislerin bir kısmı yalandır… Sonradan uydurulmuştur. Özetle şöyle der: “Millet dilerse halifeyi seçer ve onun yönetim anlayışına kayıt getirmez. O zaman da cumhuriyet olur. Özellikle cumhurbaşkanına halife unvanı vererek hilafet makamını kurtarma çabası içinde olanlara uyarıcı niteliktedir. Seyit Bey, Osmanlı ve İslam tarihinden örnekler de verir, İslam dünyasının Osmanlı hilafetini tanımama ve Osmanlı padişahlarını halife olarak görmeme eğilimlerini halife yanlılarının yüzüne adeta çarpar. Dilerse halifenin yönetimine kimi kayıtlar koyar, bu şartlı hükümettir yani meşruti yönetimdir. Yani haleftir. Bu görüş Sevr Antlaşması’nda yer bulmuştur. Millete ait hukuk ve kamu işlerindedir. Nedir o? İngiltere’nin İstanbul’u hilafet merkezi olduğu için Türklere bıraktığı safsatası… Bakın İsmet Paşa özetle nasıl yanıt veriyor. “Allah sizi milletimizle beraber payidar etsin!” diyor. Nerede halifedir? Adalet dağıtmakta, hak olmayanı yasaklamakta halifedir. . Peygamber hakkında veya sonra gelecek olan halifeler hakkında değildir. Memleket yoksulluk içinde kalmış. ”Hilafet çığırtkanlığı yapanlara duyurulur!Kaynakça Halk Partisi grup tartışmaları için bkz. İstanbul’u Türklerin elinde bırakan etken tek başına Türk milletinin kıyamı ve kazandığı zaferdir. İmam tabirine gelince: İmam, önder ve kendisine uyulan, önde giden demektir. İmam-ı Azam, imam-ı Şafi gibi büyük âlimlere imam denmesi bundandır. Halifeye de ‘imamü-ı Müslimin’ (Müslümanların imamı) denir. ",. Kastettiği hilafetin kaldırılmasıdır. Seyit Bey’e göre hilafetin kaldırılması gibi bir konuda atılacak adım bilinçli olmalıdır. Hatta bir bilim dalına özgü mesleklerde öncü olan en büyük âlimlere de ‘imam’ denir. Bu kelimelerde kutsal bir anlam yoktur. ”HALİFE VE İMAMSeyit Bey der ki “Kuranıkerim’de ‘halife’ ve ‘imam’ tabirleri vardır. Grup sıralarından gelen “Yaşa, hocam yaşa”, “Söyle, lezzetle dinliyoruz” sesleri aslında Aydınlanmanın getirdiği takdir olur. Şu halde Hazreti Davut Aleyhisselam halifedir. Zira hak milletindir. Halk Partisi grubunda 2 Mart 1924 günü kürsüye gelen Adalet Bakanı Seyit Bey’in ilk sözü, “Yapılmak istenen, en büyük inkılaptır” olur. Fakat bunlar Hz. Seyit Bey, gülüşmeler, “Bravo” sesleri arasında noktayı koyar:“Efendiler! Halk bu haklarını anlamazmış, bilmezmiş. Kuranıkerim’de de Türkiye’deki gibi bir İslam hilafeti hakkında her hangi bir ayet yoktur. İtirazcıların tavrını Erzurum milletvekili Ziyaeddin Efendi dillendirir, “Hadis-i şerif, icma-i ümmet vardır” der. Ne malımız, ne canımız, ne mülkümüz kalmış. O, gruba uzmanı olduğu dinsel yönü ile ilgili açıklama yapar. Sonra, bir yıl önce Hoca Şükrü’nün yazdığı, “Halife TBMM’nin üstündedir” iddiasında bulunan broşüre karşı kaleme aldığı “Hilafet ve Hâkimiyet-i Milliye” kitabını hatırlatır. Üçüncüsü egemen olan Türk milletinin kendi üzerinde, -bu ister cumhurbaşkanı ister halife unvanıyla anılsın- bir kişi veya kurum kabul etmeyeceğidir. Halk anlamamış, bilmemiş ise kabahat onlarda değil anlatmayanlardadır. Şu açıklaması çok anlamlıdır: “Şimdi bu iki kelimenin yani halife ve imam tabirlerinin anlamlarını açıklayayım. ’ O halde buna kim ne der? Kimse bir şey diyemez. Halife de ‘halef’ demektir. “Hilafet, hilafet” diye çökmüş gitmişiz. Bu anlayış İslama da aykırı değildir. Konuşması uzundur ama girişte kurduğu cümle aslında özettir: “Hilafet meselesi dinsel olmaktan çok dünyasal bir konudur. Bu mu hilafetin güzellikleri efendiler? Artık yürüyelim, dirilelim. Hilafetten maksat adalet dağıtmak konusudur. Türk milletini temsil eden tek yüce makam TBMM’dir. “Bu görüş, Lloyd George görüşüdür ve Sevr Antlaşması’ndan önce mütareke ile işgallerin başlamasının ardından, vatan her taraftan istilaya uğradığı zaman ortaya sürülmüştür. Bunun içindir ki mahalle imamlarına da, cami imamlarına da imam denir. ”Adalet bakanı peygamberlerden ve yönetim anlayışlarından uzun uzun örnekler verir. SESLERİ KESİLİRİşte bu vurgulardır ki Mustafa Kemal Paşa’ya duyulan saygı ve sevgiyi araç yapıp onu halife seçtirerek hilafet kurumunu yaşatmaya çabalayanların sesini keser. İnançla ilgisi yoktur. Millet hiçbir kişiye vekâlet vermez yani bir halife, bir imam seçmezse hilafet yok demektir. Kuranıkerim de bunun uygunluğuna işaret ediyor…”Tam bu sırada Yahya Galip Bey’in yüzünde mesut ve gurur dolu bir gülümseme belirmiş olsa gerek. Kimin halefidir, Allah’ın halefidir. Yücel Demirel-Osman Zeki Konur (Hazırlayan), CHP Grup Toplantısı Tutanakları (1923-1924), Bilgi Üniversitesi Yay, İstanbul, 2002, s. Yapacağı açıklamaların konuyla ilgili yıllarca yaptığı birikimin sonuçları olduğunu vurgular.